Haber

Sinan Canan’dan üniversite adaylarına tavsiye: “Rota Yok, Gezi Yok”

Üniversite sınav sonuçları açıklandı. Üniversite adayları geleceğe giden yolda en değerli kararlardan birini veriyor. Doç. Dr. Görkem İldaş’ın ‘Yoldayken’ eğitim programı, gençlerin karar verirken kendilerine hangi soruları sormaları gerektiğine odaklandı. Sinirbilimci-yazar Prof. Dr. Sinan Canan, Görkem İldaş’ın sorularını yanıtladı. İşte Sinan Canan’dan gençlerin tercihlerine ışık tutacak ve kendilerini tanımalarına yardımcı olacak altın tüyolar…

BU DÜNYAYA NE YAPMAK İÇİN GELDİM?

Birçok genç arkadaşıma hayallerini sorduğumda meslek isimlerini söylüyorlar. Klinik psikolog olacağım. Hayal değil meslek adıdır. Diyelim ki bir seyahate çıkıyorsunuz, hayatın aslında bir seyahat olduğuna dair bir seyahat planı yapıyorsunuz. Her zaman soruyorsunuz: Otobüsle mi, uçakla mı yoksa otostopla mı gitmeliyim? Ortadan biri nereye gidiyorsun diyor. ‘Unut gitsin’ diyorsun. Uçakla mı yoksa araba ile mi gitmeliyim… Nereye gittiğimizi bilmezsek ulaşım teknikleriyle ilgili tüm konuşmaların içi boşaldığı gibi, özellikle meslek seçimimin o kısmına gitmeli miyim tartışmalarının ortasında nereye gitmek istiyorum sorusunu da soramaz hale geliyoruz. Aslında, yol veya seyahat aracı bir varış noktası haline gelir. Paranın tıpkı uçaklar ve arabalar gibi bir araç olduğunu unutuyoruz. Her insanın kendine sorması gereken temel soru, yarın sabah dünyada istediğim her şeye sahip olursam ne yapacağımdır. Peki ben bu dünyaya ne yapmaya geldim? Bir meslek seçtiğimizde, bir meslek için eğitim veren bir üniversiteyi seçtiğimizde, hayatımızdaki her şeyin orada belirleneceğini düşünürüz ve bu bizim şansımıza olur. Madagaskar, Zanzibar, Hindistan’a gitmek istiyorum. Odak noktanıza karar verdikten sonra her şekilde oraya gideceksiniz ama uçağa binmek istiyorum dediğinizde kendinizi nerede bulacağınızı bilemeyebilirsiniz. Nereye gittiğinizi biliyorsanız, çıktığınız bir yol size pek iyi gelmeyebilir, her an değiştirebilirsiniz ama buradaki amacı bilmek çok değerlidir. Rota yok, seyahat yok.

NE YAPARKEN İYİ HİSSEDİYORSUNUZ?

Ancak kişinin özellikle küçük yaşlardan itibaren kendini gözlemlemesini engellemek için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Derslerde, yarışlarda, yarış atları gibi bazı durumlarda onu boğarız ve hayattan gerçekten ne zevk aldığımızı bile bilmez hale geliriz. Genç arkadaşlarımıza soruyorum; neden zevk alıyorsun Oyun oynamayı severim diyor. Oyun oynamak hoşunuza giden bir şey değil. Oyun, eğlence sisteminizi kötüye kullanan bir uygulamadır. Gerçek hayatta size bir şeyler kattığını düşündüğünüz şeyleri yapmayı uygun buluyor musunuz? Ne yapmaktan sıkılırsın; İnsan bunları izlemeyi erken yaşta öğreniyorsa ki bu aslında ortaokul, lise ama vakit yok. Yeteneklerinizi açıkça gösterebileceğiniz her proje, her fırsat size güçlü bir yanınız olduğunu söyler, hele ki zihinsel bir ödül hissediyorsanız ve yaptığınızda ‘tamamlanmış’sanız, ben yaptım diyorsanız cebinize koymalısınız.

HAYAT SEYAHAT ARTIK BURADA YAŞANIYOR

Şöyle bir tuzak var; Diyelim ki genç bir arkadaşımız müzik, resim, konuşma, matematik gibi bir alanda uygun ve yetkin olduğunda tüm hayatını bu alanda geçirmesi gerektiğini düşünmeye başlıyor. Oysa insan o kadar çok yönlü bir varlık ki hayatta birçok şeyle uğraşıyorsunuz ama yarın bir gün öngörülemeyen hayat kuralları size öyle bir kombinasyon getirecek ki, derinlerden getirdiğiniz bazı kapalı yeteneklerinizden bariz olanları harmanlarsanız ortaya eşsiz bir şey çıkacak. Ne yazık ki hayat yolculuğunun algoritmaya ve programa uymadığını ve buna uygun olmadığını unutuyoruz. Yaşam yolculuğu şimdi, tam şimdi, burada oluyor. Şimdi ve burada kalamamanın bizim için ne kadar değerli olduğunu şimdi anlıyorum. Şimdi ne yapmak istiyorum, bundan 20 yıl sonra gerçekten ne hayal ediyorum? Birçok genç arkadaşıma hayallerini sorduğumda bana meslek isimlerini söylüyorlar; “Klinik psikolog olacağım.” Yani bir hayal değil, bir meslek adıdır. Nasıl bir insan olmayı bekliyorsun? Çevrenizde kimler var, neler yersiniz, ne içersiniz, nelerle uğraşırsınız, hangi durumlarda kendinizi iyi hissedersiniz? Mesela 40 yaşında, 50 yaşında… Biz bu hayali kuramazsak siz de oraya gidemezsiniz. Böyle bir düşünce var. Sonra ne oluyor, başkalarının hayallerini yaşıyorsun ve yüzde 80 mutsuzsun.

YANLIŞ SEÇİM YAPAN KİŞİDEN HİÇBİR TAVSİYE ALINMAZ

Bir bölümle ilgili tavsiye alacaksanız temel kuralı söylüyorum; O kısmı okumuş ve o mesleği yapmış uygun kişilerden tavsiye alacaksınız. Örneğin biyolojiye merakınız varsa Aziz Sancar’dan tavsiye alırsınız. Ancak kendini bu mesleğin içinde bulmuş kişiler bir şeyler söyleyebilir. Yanlış seçim yapmış bir kişiden tavsiye alınmaz. Gerçekten kendi ruhunu bulmuş insanlardan olmak istiyorsak, mesleğinde kendini bulmuş insanlara danışmamız gerekiyor. Tatminsizlik nadiren işin kendisiyle ilişkilidir. İş yerinde kendini bulmakla ilgili. Asıl sorunumuz, bir şey olmayı düşündüğümüzde, en iyisi olmayı düşünmememizdir. Bizi sıradan olmaya hazırlıyorlar. Parmak izlerimden başka sende var mı? Hangi işi yaparsak yapalım, onu benzersiz bir şeye dönüştürebileceğimizi unutmamalıyız. Bu bizim yükümlülüğümüz. Dünyada ne yapıyorsak kendimiz için yapacağız. Bu, benzersizliğimizin doğal bir sonucudur.

İNSANLARIN BU KADAR ÇOK SEÇENEĞİ YOKTUR

Çağın krizi, seçenekler krizidir. Seçeneklerin bolluğu bizim için her zaman uygun olmayabilir. Hatta birçok kez aklımızı bloke eder. Şimdi mesela genç arkadaşlarım muhtemelen seçim yaparken yüzlerce seçenekleri olduğunu düşünüyorlar ve aralarından seçim yaparken ciddi bir gerginlik yaşıyorlar. Ancak, insanların bu kadar çok seçeneği yok. Gerçekten başarabileceğimiz şey birdir. O bir şey kendimizle sohbet ederken aslında kendini duyurur. Bir rock yıldızı olmak istiyor musun? Birine yardım etmek ister misin? Eliminasyon, yapmamız gereken ilk şey. İnsan zihni ‘olumsuzlama’ ile çalışır; önce bir ‘değil’i atarız, sonra neyin ne olduğunu daha net görürüz. Öncelikle seçeneğimiz gibi görünen şeylerden bizim olmayanları eleyelim; Çok az kaldığını göreceğiz. Geri kalanında bu özgürlüğü unutmayalım; Kaç yaşında olursan ol, o yolda ne kadar ilerlemiş olursan ol, her an vazgeçebilirsin. İstediğiniz zaman değiştirebilirsiniz ancak bunun bir şartı vardır. Seçim yaptığınızda buna göre arkasında durmalısınız.

HAYAT SADECE UNICORN’LARLA GEÇMEZ!

Yeni dünyanın eski mesleklerle hiçbir ilgisi yok. Eski sertifikaların, eşyaların buharlaştığı bir çağdayız. Yeni ve benim bile kimsenin hayal bile edemeyeceği işler geliyor ve bunları yapacak kişilerin de kendini bilen insanlar olacağını biliyoruz. Kendini iyi tanıyan insanlar, bu yeni belirsizlik ortamında yeni fırsatlar yaratacak bireylerdir. Girişimci olup bir milyon dolara uygulama satacaklarını düşünmesinler. Hayat bu kadar değil; Hayat sadece ‘tek boynuzlu atlarla’ gitmiyor. İyi konuşabileceğiniz herhangi bir meslekte bolluk ve bereketi kolayca bulabilir, hayatınızdan çok hoş bir tat alabilirsiniz.

İNSAN HER ZAMAN EKSİKLİĞİNİ TAMAMLAMASI GEREKEN BİR CAN DEĞİLDİR

Özellikle bu dönemde aileler yetersizlik sendromu yaşarlar, hep fazladan bir şeyler yapmaları gerektiğini düşünürler. Her zaman çocuğumuzun eksiklikleriyle ilgilenmek için şartlandırıldık. Fazlalıklarını ve artılarını fark edemiyoruz. Farkında olmadan oraya yatırım yapamayız. Neye yatırım yapıyoruz, matematiği zayıf bir kursa gönderiyoruz… Ama çocuk mesela çok düzgün bir hatip, çok iyi vücut becerileri ve problem çözme becerileri var. Onları görme şansımız yok. Ailenin bu müdahalesi ne yazık ki çocuğu kendisi olma yolundan saptıran bir etkiye dönüşmektedir. İnsan her zaman eksiklerini tamamlaması gereken bir varlık değildir. Eğitimde bize bu şekilde ifade edilse de biz kendimizden bahsetmeye ve fazlalığı sunmaya gelmiş varlıklarız ama artısını bilmiyorsanız, hiç onunla meşgul olmadıysanız ne yazık ki sıkıntı oluyor. Biraz zor bir zihinsel dönüşüm.

BİRİNİ İNŞA ETMEK İÇİN DEĞİL, BİRLİKTE YAŞAMAK İÇİN DÜNYAYA GELDİK

Gelecekte çocuğun başına gelen her şeyden ailenin kendini sorumlu hissettiği garip bir dönemdeyiz. Ben büyürken böyle bir şey yoktu. Yani o zamanlar aileler Yaratıcımız gibi değildi. Mutlaka bize güvenli bir alan sağladılar ve kafalarına göre bizi yönlendirdiler. Ama artık her yerden kontrol ediyorlar. Örneğin bana en çok sorulan soru “Çocuğumun beynini geliştirmek için ne yapmalıyım?” Bir bitkiyi saksıya diktiğinizde hiçbir şey yapmıyorsunuz, su veriyorsunuz, çıkıyor. Çocuktan bir şeyler geliştirmek zorunda değiliz, onun kaderini çizmek zorunda değiliz. Sessiz olalım. Biz dünyaya birilerini inşa etmeye değil, birlikte yaşamaya geldik. O çocuk bizim yapamadıklarımızı yapmaya gelmedi. O başka bir zamanın insanıdır.

EBEVEYN DAHİL; KAPA ÇENENİ!

Kendi kendine yardım sistemi bana senin bir basketbol skoreri olabileceğini söyleyebilir. 50 yaşındayım ama isteyebilirim. Ya akıl var, mantık var… Yani fiziksel performans, uzunluk, marifet, esneklik; Onlar yoksa böyle bir şeyi hayal etmenin bir anlamı yok. Bu yaştan sonra basketbolda golcü olamam diye depresyona girmem mantıklı mı? Hayatta yapabileceğim sayısız şey var. Fırsat arayışına girebilmek için kendini tanıma dediğimiz problem çok değerlidir. Bu çok değerli soruların ciddi bir şekilde cevaplanması gerekiyor. Ne yazık ki, birçok genç arkadaşım bu sorularla karşılaşıp cevaplamaya çalıştığında, birileri bunun yerine hızlı bir şekilde cevaplamaya çalışacak. Özellikle ebeveynleri. Sustursunlar, önce kendileri düşünüp karar versinler. Kendini bilen, hayali ve amacı olan arkadaşlarımdan da ısrarcı olmalarını rica ediyorum.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu